M.S. 375 ve 395 yılları arasında kurulan Sümela Manastırı bin senelik tarihe sahiptir. Bölgedeki en önemli manastır olan Sümela, eşsiz mimarisi ve gizemli tarihiyle ziyaretçilerini unutulmaz bir yolculuğa çıkarmaktadır.
Geçmişin İzinde: Sümela Manastırı Nerede?
Trabzon'un Maçka ilçesinde Altındere Köyü'nde bulunan Sümela Manastırı, Altındere Vadisi'ndeki Karadağ eteklerinde sarp kayalıklar üzerine inşa edilmiştir. "Meryem Ana" adıyla da bilinen yapı, vadiye yaklaşık olarak 300 metre uzaklıktadır. Sümela'nın konumu manastırların su, mağara, orman gibi şehir dışındaki alanlarda kurulma geleneğine son derece uygundur. Meryem Ana adına yapılan manastır rivayete göre ismini "siyah" anlamını taşıyan "melas" kelimesinden almıştır. Sümela isminin, manastırın yer aldığı Karadağlar'ın koyu renginden geldiğine inanılsa da, Meryem tasvirinde kullanılan siyah renkten yola çıkıldığı da ihtimaller arasındadır.
1000 Yıllık Tarih
Rivayetlere göre manastırı, Bizans İmparatoru I. Theodosius döneminde Sophranios ve Barnabas adlı iki rahip Atina'dan gelerek kurmuştur. İki rahip birbirlerinden habersiz olarak rüyalarında Hz. İsa ve Hz. Meryem'i Sümela'nın bulunduğu alanda görmüştür. Karşılaştıklarında rüyalarını birbirlerine anlatmışlar ve ikisi de bu durumdan çok etkilenip manastırın temelini atmak üzere kolları sıvamışlardır. 6. yüzyılda manastırın genişletilip onarılmasını isteyen İmparator Justinianus, generali Belisarios'u tamir için görevlendirmiştir.
Kaynaklara bakılınca Meryem Ana Manastırı'nın 13. yüzyıldan beri varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Manastırın önemi, 1204 yılı, III. Alexios döneminde bir hayli artmış, fermanlar çıkarılarak büyük gelir elde edilmiştir. III. Alexios’un oğlu III. Manuel ile ondan sonraki prensler zamanında ise Sümela yepyeni fermanlarla daha da zenginleşmiştir.
Manastırın Yükselişi
Türk egemenliği Doğu Karadeniz kıyılarına ulaşınca Osmanlı Padişahları diğer manastırların haklarını gözetirken Sümela'yı da ihmal etmeyip, manastıra bazı imtiyazlar tanımıştır. II. Mehmet'in Trabzon'u fethiyle manastırın hakları güvence altına alınırken, I. Selim zamanında manastıra iki ayrı şamdan armağan edilmiştir.
18. yüzyılda pek çok bölümü onarımdan geçen Sümela Manastırı'nın duvarlarının bir kısmına fresklerle süslemeler yapılmıştır. En görkemli dönemini 19. yüzyılda yaşayan manastıra büyük binalar eklenerek mükemmel bir görünüm kazandırılmıştır. Son şeklini bu dönemde alan Sümela, en parlak haliyle yabancı seyyahların ziyaret akınına uğramış, yazılarına ilham kaynağı olmuştur. 1916-1918 yıllarında Trabzon Rus işgaline uğrayınca Sümela Manastırı'na el konulmuş, yapı 1923'te tamamen boşaltılmıştır.
Mucizenin Peşinde
Sümela Manastırı tarih boyunca pek çok saldırı ve tahribata maruz kalmıştır. 1923'te nüfus mübadelesi ile manastırdaki keşişler burayı terk etmek zorunda kalınca Sümela'da gerçekleşen dini etkinlikler de sona ermiştir. Geçmişten günümüze Hristiyanların kutsal saydığı manastırı ibadet için binlerce insan ziyaret etmektedir.
Tarih sahnesinde önemli bir yere sahip olan Sümela Manastırı, içinde mucizeler saklı olduğuna inanılan bir ikonaya da ev sahipliği yapmıştır. “Panagia Soumela” ikonası Aziz Luka tarafından yaptırılmakla birlikte, Aziz Luka her yere ikonasıyla birlikte gitmiştir. Aziz'in öldürülmesinin ardından öğrencisi ikonayı Atina'ya götürmüştür. İkonaya özel bir kilise inşa edildikten sonra buraya koyulan eser 4. yüzyılda Sophronios ve Barnabas tarafından Sümela'ya getirilmiştir. 1931'de Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan görüşmelerle Panagia Soumela ikonası ile diğer kutsal eşyalar Atina'da yer alan Benaki Müzesi'ne taşınmıştır. Yunan hükümeti Vermion Dağı'na bir manastır yaptırarak adını da Sümela Manastırı olarak belirlemiştir. Son olarak ikonayı Benaki Müzesi'ndeki kutsal eşyalarla birlikte yeni inşa ettikleri manastıra koymuşlardır.
Gizemlerle Dolu Mimari
Sümela Manastırı'nı meydana getiren bölümler; kutsal ayazma, kütüphane, misafirhane, öğrenci odaları, mutfak, birkaç şapel ve Ana Kaya Kilisesi'dir. Yapılar geniş bir alana yayılmış haldedir. Manastırın hemen girişinde yamaca yaslı büyük bir su kemeri göze çarpmaktadır. Pek çok göze sahip olan bu kemerin zaman içinde büyük bir bölümü yıkılmıştır.
Sümela Manastırı'nın ana girişine dar ve uzun bir merdivenle çıkılmaktadır. Giriş kapısının yanı ise muhafızların odası olarak ayrılmıştır. Buradan iç avluya inen bir merdiven bulunmaktadır. Sol tarafta kiliseye dönüştürülmüş mağaranın önünde pek çok manastır binası mevcuttur. Sağ tarafta kütüphane yer alırken, büyük balkonlu bölümde misafir ve keşiş odaları görülmektedir. Avluyu çevreleyen binaların odalarındaki hücreler, dolaplar ve ocaklar Türk sanatından yansımalar taşımaktadır.
Tarihe Işık Tutan Freskler
Sümela'nın ana çatısını oluşturan şapel ve kaya kilisenin hem iç hem dış duvarları fresklerle bezelidir. Kaya kilisenin avluya bakan duvarında III. Alexios döneminden freskler tespit edilmiştir. Şapelde kullanılan freskler 18. yüzyıla ait olmakla birlikte, yapıda üç devre ait üç ayrı tabaka gözlenmektedir. En üstün freskler ise en alt tabakada yer alanlardır.
Manastırın bazı bölümlerinden sökülmüş ve tahrip edilmiş fresklerin ana teması Hz. İsa ve Meryem Ana'nın yaşamına dair tasvirler ile İncil'den sahnelerdir.